WaterWay_no58
İstanbul'un Anadolu yakasında, D100 ana arteri üzerinde konumlanan WaterWay_no58, kentle güçlü bir arayüz kurmak amacıyla arsa sınırları içinde geriye çekilmiş ve önünde geniş bir peyzaj alanı bırakılmıştır.Bu yaklaşım, yalnızca kullanıcılar için değil, çevresi için de nefes alma noktası oluşturarak, kentin yoğun ve hızlı akışına karşı görsel ve zihinsel bir duraklama alanı yaratır.
Bu bağlam gözetilerek tasarlanan yapı, tek bir kurumsal kullanıcı için tasarlanmış 3.500 m²'lik bir ofis binasıdır. Esnek plan şeması, doğal havalandırma ve gün ışığını güçlendiren optimize pencere düzeniyle çağdaş ve konforlu bir çalışma ortamı sunar. Zemin kat, peyzajla bütünleşen karşılama ve etkinlik alanı işlevi üstlenirken; üst katlar açık ofis düzeniyle esneklik sağlar; teras ise sosyal etkinlikler için bir buluşma alanı sunar.
Cephe kompozisyonunun ana malzemesi olan Denizli traverteni, yerel ve doğal yapısı, dayanıklılığı ve estetik değeriyle tercih edilmiştir. Kent dokusu içinde uyumlu bir duruş sağlamasının yanı sıra, doğal taşın zamanla patine olarak yaşlanması binanın kimliğini güçlendiren bir katman olarak düşünülmüştür. Taraklı panellerin yüzeyleri yerçekimi dikkate alınarak düşey doğrultuda işlenmiş, böylece yağmur suyunun yüzeyden süzülmesiyle toz birikimi önlenmiş ve cephede dalga hissi yaratarak yapıya "WaterWay" adını kazandıran hareket elde edilmiştir.
Yaklaşık 2.100 taş panelin (1.900'ü CNC kesimli vein-cut blok, kalanları taraklı yüzeyli paneller ve harpuşta taşları) mekanik sistemle cepheye asıldığı yapıda, iki farklı üretim yöntemi uygulanmıştır: CNC formlu taşlar dijital üretimle robotlar tarafından işlenmiş, taraklı yüzeyli taşlar ise CNC kesimden sonra elle kırma tekniğiyle tamamlanmıştır. Bu hibrit yaklaşım dijital hassasiyetle el işçiliğini buluşturarak cepheye özgün bir karakter kazandırmıştır. Ritmik ve katmanlı taş düzeni, farklı yüzey işlemleri sayesinde günün farklı saatlerinde ışık ve gölgeyle değişen ifadeler üretmiş; keskin form hareketleri ise taşın ağırlığını sakin ama güçlü bir mimari ifade ile yansıtmıştır.
Metal elemanlar ise taşın bu karakterini tamamlayan ikincil bileşenler olarak düşünülmüştür. Taş paneller arasına yerleştirilen bükümlü alüminyum paneller, travertenin yoğunluğunu dengeleyen hafif bir zemin yaratırken; çekirdek ve servis alanlarında kullanılan multiperfore alüminyum paneller, cepheye ritmik bir düzen kazandırır. Böylece taş, esas mimari ifade olarak ön planda kalırken, metal destekleyici bir rol üstlenir.
WaterWay yalnızca bir ofis yapısı olmanın ötesinde, malzeme kullanımı, detay çözümlemeleri ve doğadan alınan referanslarıyla kentin içinde örnek teşkil eden bir mimari üretim süreci ortaya koymuştur. Doğal taşın güçlü kimliği ve çevreyle kurduğu ilişki sayesinde, bulunduğu çevreye değer katmış ve sakin, ölçülü ama aynı zamanda karakterli bir mimari duruş sergilemiştir.