3. Mansiyon, Salgınlar ve Sağlık Emekçilerini Anma Mekanı Tasarım Yarışması
A V L Uİstanbul’un merkezi noktalarından biri ve aynı zamanda çevresiyle birlikte önemli bir tarihi sağlık bölgesi olan alan, bir ucuyla Maçka’ya diğer ucu ile Taksim ve Dolmabahçe rıhtımına ulaşan Beyoğlu ve Şişli bölgesinin kalbi niteliğinde bir yeşil alan sistemi olan Taksim Gezisi’nin çok önemli bir parçasıdır.
Aynı zamanda İstanbul’un sosyal ve kültürel belleğinin kalbi olan bu sistem, pek çok noktada vesilelerle kesintiye uğratılmış bir alan olarak bugünlerde giderek daha da yükselen yaya ağırlıklı yeşil alan talebine en güçlü cevabı verebilecek nitelikteki farklı bağlam ve katmanları üzerinde taşımaktadır. Salgınlar ve Sağlık Emekçilerini Anma Mekanı Tasarım Yarışması için seçilen bu alanın ilk hedefinin öncelikle söz konusu sistemin “kayıp parçasını” kente yeniden kazandırmayı hedeflemesi gerektiğini düşünüyoruz.
SORU ( ? )
Taksim Gezisi’nin çok önemli bir parçası olan bu alanın tasarımı, bir “anı” ve “anma” mekânı oluştururken aynı zamanda kentin yaya ağırlıklı yeşil alan sistemini onarabilir ve ona hayatiyet kazandırabilir mi?
Şüphesiz ki evet.
Önerimiz öncelikle bu alanın yaya ağırlıklı yeşil alan sistemine hizmet edecek şekilde biçimlenmesidir. Kentsel peyzaj değerlerinin bir onarımı ve tamamlanması olarak tanımlayabileceğimiz bu düşünce, peyzaj ve mimarlık ara kesitinde çağdaş kamusal mekân kalitelerinin kente kazandırılması üzerinde temellenir. Bu anlamda, Taksim Gezisi’nin kesintiye uğradığı bu alanda yaya sürekliliğini gözeten ve zenginleştiren bir önerinin, aynı zamanda anma mekanının şiirsel ve tektonik imgesini kuran bütüncül ve disiplinlerarası bir bakışın ürünü olması bu önerinin temel hedefidir.
Öneri Gezi Parkı üzerinden yarışma alanına bağlanan yaya köprüsü ile başlayan yaya hareketinin güçlü bir akış ile anma mekânına ulaştırılması ve bu atılımın kesintiye uğratılarak yavaşlatılmasının ardından devamında AVLU üzerinden çevre bağlantılara dağıtılması fikri üstüne odaklanır. Bu haliyle İstanbul’un bu çok kıymetli “kayıp kent parçası” kentsel mekanda yaya hareketinin sürekliliğinin korunması ve özendirilmesi ile bir geçiş mekânı olma niteliğini sürdürürken, bu ritme eklenen bir “duraksama ve hatırlama” mekânı da bu kurgu içinde yerini bulur.
36×36 metre bir alanda kademeli olarak alana giriş sağlayan dört farklı kapıdan ulaşılan AVLU, Gezi Parkı bağlantısı devamında içine “düşülen” bir “duraksama” ve “hatırlama” mekanıdır. Bu mekan 60/60/120cm prekast beton bloklarla dört yönde harç ve mekanik montaj ile örülmüş duvarlardan oluşur. Her bir blok üzerinde pandemi sürecinde dirayetle ve büyük bir özveriyle çalışan 436 sağlık çalışanının isimleri yazılıdır.
Anma mekânları çoğunlukla çevresinde dolaşılan, bakılan içine girilmeyen kentsel yaşama katılmayan, korunaklı mekanlardır. Kentsel yaşamın ve kamusal mekânın bir parçası olmalarına karşın çoğu zaman bir etrafında dolaşılan bir odağa veya nesneye dönüşürler. AVLU önerisi, bir anma mekanı olarak alanın içine insanları davet eder. Kamusal mekânın güçlü ve programlı bir parçası olarak çalışır.
Programatik olarak anma mekânı vasıflarına uygun eylem ve yaşantılarla zenginleşeceğini düşündüğümüz AVLU büyük ölçüde bir “durma” ve “gündelik olandan kopuş” ve anımsama mekânı olarak var olur. Bu anlamda AVLU önerisi, ağaçların ve duvarlarının gölgesinde duraksadığımız “an”larla belleğimizde yer ederken diğer yandan gündelik ritmin ve hayatın bir parçasına dönüşebilen mütevazi bir yapı olarak bir “hatırlama” ve “yeniden yön ve ivme kazanma” mekânı olarak görülebilir.
PEYZAJ KARARLARI
Proje yerleşiminde mevcut tüm ağaç türleri (196 tür) sağlıklı ve çoğunlukla çok yıllık olmaları nedeniyle korunmuş, ilave niteliğinde toprak onarıcı bir tür olan Yalancı Akasya ağacının dikimi önerilmiştir (32 adet). Tasarım kararları ağaçlar ile birlikte verilmiştir. Peyzajın kalbinde Avlu bulunur. Avlu ağaçları çevreler, ağaçların içinde ve birliktedir. Avlu’nun dört bir yanını ağaçların altındaki ‘bitkiler, otlar’ sarar. İnsanlar otların ve ağaçların kurduğu yeni bir doğa içinden Avlu’ya ulaşırlar.
Avlu çevresindeki bitki kümeleri biyolojik komünlerdir. Bu komünler zorlu iklim koşullarına adapte olabilen (sıcak kuru yazlar, soğuk kışlar) çok yıllık bozkır bitkilerinden oluşur. Yaya erişimine kapalı, yaban hayatını örnekleyebilmek üzere düşünülen dikimler, doğadaki bozkır bölgelerindeki otlaklardan veya çayırlarda gelişen kuraklığa dayanıklı çok yıllık ot türleri dizisinin bir matrisinden oluşur. Bu matrisin temeli, ilkbahardan yaz sonuna kadar uzun çiçek açan türler dizisidir. Yazın ilerleyen saatlerinde, sonbahar ve kış aylarında, yapraklar ve tohum başları peyzajı kapladıkça yeni oluşan renk vurguları mevsimlerle gelişen tekstür içinde kontrastları oluşturacaktır.
Matris bitkileri çeşitli türlerdir, bu durum yaban bitkilerini yuva edinen hayvan hayatını imkanlı kılar. Çeşitli kanatlı kanatsız böcekler, omurgasızlar, kuşlar bitki toprağının dönüşümü için uygun besinleri üretirler. Bu haliyle Avlu çevresi kümeler kent ekosisteminin parçası olabilecek biyolojik komünler olarak çalışırlar. Bu biyolojik komünlerde gelişen bozkır ve çayır bitkileri hayatı, doğanın şehirdeki devamını temsilen yeni bir kent parkı unsuru olacaklardır. Projede yayalar için önerilen döşeme, Avlu içinde de üst katmanı dönüştürülerek uygulanır. Birbirinden türeyen bu döşeme türleri su geçirimli yüzeylerdir. Bu durum yüzey drenajı için sentetik altyapı donatıları gerektirmeksizin yağmur suyunu yeryüzü ekosistemine geri kazandıran doğal bir imkânı olanaklı kılar.
Proje korunan ağaçlar, bitkilerin kurduğu biyolojik komünler ve toprak temelli kesintisiz yürüyüş döşemeleri ile günümüz kentlerinin doğal kaynaklarının sürdürülebildiği, doğa ve insan ekonomisi için yeni bir köşe üretir.