Kayalar Evi
Çanakkale''''de Kayalar köyünde konumlanan Kayalar Evi Tansel Dalgalı Mimarlık tarafından tasarlandı.Kuzey Ege’nin berrak ve serin sularının yamaçlarına ulaştığı, zeytin ağaçlarıyla özdeşleşmiş köylerinden biri Kayalar Köyü. Osmanlı zamanında Kayı boyundan gelenlerin yerleştirildiği köy anlamında Kayılar olarak adlandırılsa da zaman içinde Kayalar olarak değişiyor. Hemen ilerisindeki Kadırga Koyu’nda savaşta yara almış Osmanlı Kadırgalarının tamiri için gerekli “tahta”ların temini ile görevli Tahtacı olarak tabir edilen Türkmen göçebelerin oluşturduğu köylerin şekillendirdiği Assos bölgesinde yer alıyor. Kadırga Koyu’nun biraz ilerisinde ise Aristo’nun ders verdiği Behram Köyü bulunuyor. Böyle zengin bir coğrafyada küçük bir arsanın içinde, doğa ile iç-dış bütünlüğü kurabilmenin yollarını arayan bir proje Kayalar Evi. Projelendirildiği ve inşaatın başladığı tarih ise pandemi döneminin en hararetli günlerine denk geliyor. Kapanmalar, alınan izinler ile şantiyeye gidiş-gelişler, akıllarda geleceğin yaşam alanlarının nasıl şekilleneceği soruları eşliğinde inşa ediliyor.
Arsa, köyün meydanına çok yakın bir konumda. Hem küçük hem de şekli itibari ile yerleşimin kolay olmadığı, köyün ana yolundan 5 metre çekme mesafesinin de eklenmesi ile binanın arsa ile olan ilişkisi, en önemli tasarım kriteri olarak beliriyor. Binadan geriye kalacak bahçeyi azami kullanabilmek, bina yerleştiğinde arsayı ön/arka, iç/dış olarak bölmeyecek bir tasarım ana ilke edinerek projeye başlanıyor. Bu verilerin ışığında, 4,5 metre yüksekliğindeki salonun iki cephesi tamamen açılabilen, açıldığında ise iç ile dışın sınırlarının ortadan kalktığı, bahçenin içeriye, içerinin ise bahçeye uzandığı bir tasarım ortaya çıkıyor. Köy yolundan meydana doğru çıkarken evin, diğer tarafındaki manzarayı hala görünüyor kılması, binanın çevresi ile uyumunu, kendini saydamlaştırarak sağlamasının en önemli göstergesi oluyor. Bu geçirgenlik köylülerin de en çok dikkatlerini çeken ve sevdikleri unsura dönüşüyor.
Köydeki inşa süreçlerinin zorluğu düşünülerek binanın temel ve su basmandan sonrası hafif çelik strüktür olarak tasarlandı. Bu tercih, fabrikada kesilmiş çeliklerin sahada birleştirilmesiyle birlikte inşaatın hızını da arttırdı. Ayrıca küçük bir arsadaki küçük bir ev için betonarme bir binanın ağırlığı yüklenilmemiş oldu. Isı geçirgenlikleri düşük malzeme katmanları kullanıldığı için, betonarme bir binada harcanan enerjiden daha azının harcanması ön görüldü. Bina yaşamaya başladığında ise bu farkın hissedilir derecede olduğu deneyimlendi.
Binanın arsaya yerleşimi ve planlamasında yalın ve rasyonel bir yaklaşım izlendi. Kendi çağına ait olup bulunduğu yerin, doğanın ve sınırlarının farkında olan ve bunlarla bir bütün teşkil edebilen bir tasarım ilkesi benimsendi. Monolit ve yalın formun bahçede korunan büyük bir ceviz ağacı, nar ve ayva ağaçlarına bir arka fon yaratacağı düşünüldü. Bazen doğanın bazen de binanın birbirlerine fon işlevi gördüğü bir çeşit diyalektik kurulmaya çalışıldı. Cephede kullanılan taş, hafif çelik strüktürün ağırlığını arttırmayacak şekilde hafif ve ince kesite uygun seçilip tasarlandı.
Tüm bu emek ve uğraşlardan sonra binanın ve izlenen bu ilkelerin köyce çok benimsenip sevilmesi, projenin en önemli başarısı olarak ortaya çıktı.