Eşdeğer Mansiyon (Aboutblank), Gülsuyu Cemevi Ulusal Mimari Proje Yarışması
MİMARİ RAPOR1. Maltepe Gülsuyu Cemevi: Birlik içinde Çokluk ve Bütünleşik Topluluk
Gülsuyu Cemevi'nin temel tasarım yaklaşımı, Alevi kültüründe ve tasavvufta önemli bir yere sahip olan vahdet-i vücud, yani varlık birliği düşüncesi etrafında şekillenir. Bu tasarım yaklaşımında, Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus Emre'den Muhyiddin İbn Arabi ve Sadreddin Konevi'ye dek farklı yorumları bulunan vahdet-i vücud düşüncesinin Alevi kültürü içindeki güçlü temsilcilerinden Molla Sadra'nın (1571-1636), yani tam adıyla Sadreddin Şirazi'nin yorumlarından yararlanılmıştır. Sadra'ya göre varlık, tüm varlık düzlemlerinde aynı gerçekliğe sahiptir; yani farklı mertebeler ve yeğinliklere sahip fakat sürekli akış halinde (hareket-i cevher) tek bir hakikattir. Bu incelikli anlayışın yapılı çevreye tercümesi Gülsuyu Cemevi tasarımında üç farklı güzergâh üzerinden işletilir.
İlk güzergâh, yapıların tüm araziye topoğrafyayı takip ederek farklı kotlarda yayılması, fakat bütünleşik bir etkileşim şebekesi olarak çalışması sonucu elde edilir. Amaç, araziye yerleşirken mimari artikülasyon bağlamında birlik içinde çokluk kurgulamak ve mekan zenginliği açısından bütünlük içinde farklılık odakları üretmektir. Bu yaklaşım felsefi çağrışımlarının ötesinde kentsel ve yapılı çevreye dair birçok avantajı beraberinde getirir. Yeni Cemevi kompleksinin mevcut kentsel örüntüye birçok noktadan entegre olmasını sağlar. Bu entegrasyon noktaları ve kentsel girişlerin—cemevi, cenaze, eğitim ve konferans gibi—farklı işlev adaları için açık meydanlar ve yarı-açık teraslar oluşturmasına sebep olur. Ve talep edilen yüklü programın topoğrafyaya yayılarak oluşturulan bu yapı adaları sayesinde zarif kütle oranları ve çevre ilişkileri vasıtasıyla çözülmesine olanak verir.
İkinci güzergâh, yine Alevi kültüründe önemli bir yere sahip olan doğal ve kültürel çevrenin iç içeliği ve birbirinden ayrılamaz bütünlüğü üzerine kuruludur. Sadra'nın öğretilerinde öne sürdüğü gibi gerçekliğin varlığı içinde bir insanın varlığı, bir ağacın, toprak yığının, günışığının veya rüzgârın varlığı birdir; her biri hakikatin çeşitli tecellileridir. Bu anlayış tüm farklılaşma güzergâhlarının sürekli akış halindeki tek bir vücutta nakşedildiği hemzemin bir varlık anlayışıdır. Dolayısıyla doğa ve kültür arasında özellikle Aydınlanma Çağı'ndan itibaren katılaşmaya başlamış olan steril ayrım ve çatallanma, bu kavrayışla daha en başından itibaren reddedilir. Alevi kültüründe doğa ve kültür her daim bütünleşiktir, ayrılamaz. Bu anlayışın Gülsuyu Cemevi tasarımındaki mimari sonuçlarının başında, tüm yapısal bileşenlerin doğal çevreyle iç içe düzenlenmesi gelir. Her yapı adası doğal çevreyle içiçe tasarlanan kendi açık alanlarına ve yarı-açık teraslarına sahiptir. Peyzaj elemanları arasında yeşil alanlara, toprak ve ağaç örüntülerine ek olarak ana giriş meydanında ve Cemevi kütlesinin içerisinde su ögesine de yer verilir. Topoğrafyaya paralel bir şekilde teraslanarak kurgulanan arazi yerleşimi yine bu anlayışın bir devamıdır. Doğa, bu tasarım anlayışı çerçevesinde, üzerinde egemenlik kurulması gereken edilgen bir arkaplan değildir artık. Aksine, mimari ve toplumsal diğer tüm bileşenler gibi etkendir; tasarımın baş aktörlerinden biridir.
Son güzergâh, yapıların doluluk-boşluk dengesinde, günışığı kullanımında ve malzeme dilindeki çeşitlenmenin bütüncül bir hassasiyetle ele alınmasıdır. Bu doğrultuda Gülsuyu Cemevi kompleksinin açıklıkları günışığından azami şekilde faydalanmak üzere kurgulanmıştır. Cem meydanı gibi günışığını daha dolaylı şekilde alması öngörülen alanlara özel cephede ve çatıda haptik çözümler üretilmiştir. Aynı zamanda yapıların doğal çevreyle daha etken bir ilişki kurabilmeleri için her birine ahşap pergolalar vasıtasıyla yarı-açık mekanlar tasarlanmıştır.
Özetle Maltepe Gülsuyu Cemevi tasarımı, hem topoğrafya üzerinde kütlelerini eriterek araziye yerleşir, hem bu yerleşim dolayısıyla kentsel çevreye birçok farklı noktadan entegre olma şansını elde eder, hem doğal ve kültürel çevreyi ara mekânlarla pekiştirerek melezler ve içiçe çözer, hem de yapı ve malzeme dilinin barındırdığı farklı zenginlikleri ve doğal ışıktan optimum faydalanma yöntemlerini bütünleşik bir tasarım dili üzerinden örgütler.
Maltepe Gülsuyu Cemevi'nde cemin, yani toplanma eyleminin bileşik öznesi; yapılı, doğal ve sosyal çevrenin melezlendiği bütünleşik bir topluluktur.
2. Topoğrafya ve Yapılaşma İlişkisi: Topoğrafyanın Setlenmesiyle Oluşturulan Kütle Tektoniği
Mevcut yapı strüktürü işlemden geçmek üzere korunur. Etrafındaki topoğrafya eğime uygun biçimde setlenir ve doğal çevreyle içiçe yeni kütle tektoniği oluşturulur.
3. Araziye Yerleşim: Araziye Dağılarak Birbirlerine Teras Oluşturan Yapı ve İşlev Adaları
Birbirlerine teras oluşturacak şekilde kurgulanan yapı adaları farklı işlevlere göre kodlanırlar. Böylece konferans ve salonlar, cemevi ve aşevi, eğitim, atölyeler ve derslikler, sergi ve mihmanevi, ve cenazevi kendi girişlerine ve meydanlarına kavuşur. Bu yaklaşım bütüncül bir planimetri ve kesit devamlılığı içerisinde, gerektiğinde her işlev adasının kendi içinde özerk şekilde çalışabilmesine olanak sağlar.
4. Kentsel Entegrasyon: Kamusal Akış Hatları ve Farklı Yapı Adalarına Özel Meydan Oluşumları
Her yapı adasının kendisine özgü girişi ve meydanı olması demek, herbirinin etrafındaki kentsel çevreyle bu güzergâhlar doğrultusuyla iletişime girmesi demektir. Dolayısıyla Cemevi kompleksi araç ve yaya ulaşımı için her yönden beslenebilen bir sirkülasyon şebekesiyle beslenerek kentsel örüntüye katılır.
5. Yapılı ve Doğal Çevre Arakesiti: Günışığının Optimum Kullanımı, Yarı-açık Mekan Oluşumları ve Bütünleyici Malzeme Kararları
Açık ve kapalı mekânlar çözüldükten sonra bu mekânlar arasındaki geçişi yumuşatma doğrultusunda ahşap pergolalardan yarı-açık mekânların üretilir. Doğal ışığın gölgelenmesi ve optimum kullanımı salt bu mekanlara özgü değildir. Sergievinin terası ve Cem meydanının çatısı için de özel çözümler kurgulanmıştır. Beton karkas üzeri doğal taş kaplı yapı dili, bir yandan ahşabın ve yeşil terasların katılımıyla zenginleşir, diğer yandansa kompleks genelinde bütünleşik bir tasarım diline tabii tutulur. Tüm bu çözümler yapı kompleksinin ekonomik ve ekolojik dengesi göz önünde bulundurularak gerçekleştirilmiştir.