Merzifon İş ve Yaşam Merkezi
Burak Mangut, Hasan Murad Adalı ve Burak Çıkırıkçı’nın müellifi olduğu Merzifon İş ve Yaşam Merkezi projesi, Merzifon Belediyesi tarafından 2017 yılında düzenlenen ulusal yarışma ile elde edildi.Tasarımcılar, projeyi anlatıyor:
“Mimari bir ürünün biçimsel analizi, binanın sahip olduğu niteliği ve oluşturduğu etkiyi açığa çıkarmakta yetersizdir.” Juhani Pallasmaa (1986: 23)
Yapı, klasik dönem Osmanlı hanlarının ve ticari aktivitenin yoğun olduğu kent merkezinde konumlanmaktadır. Alandaki mekânsal ve morfolojik ilişkiler ağı, İş ve Yaşam Merkezi’nin mimarisini biçimlendirmektedir. Tasarım; bütünün, kendisini oluşturan basit parçaların toplamından farklı olduğu görüşünü savunan sistem mantığına dayanmaktadır.
Merzifon’un merkezinde, kullanım ömrünü tamamlamış eski iş hanı yerine önerilen proje; çeşitli niteliklerdeki ticari birimleri, ofisleri ve kültür tesisini barındırmaktadır. Kent merkezinde süregelen ticari kullanımların oluşturduğu alışkanlıklar, parsel çevresindeki araç yollarının yaya mekânlarına dönüşümünü hazırlamıştır. Alanın kuzeyi ile doğusunda konumlanan yaya caddeleri, tarihi hanlar bölgesi ve Cumhuriyet Meydanı ile ilişkili kentsel açık mekânlar dizisi; projenin mekânsal ve kitlesel kurgusunu biçimlendiren unsurlardandır. İhtiyaç programındaki kullanımların parsel içerisindeki dağılımı bu doğrultuda gerçekleştirilmiş; kentin kültür aksı ile daha etkin ilişki kurabilmesi için kültür tesisi, alanın kuzeyinde konumlandırılmıştır. İş hanı ise kendi kurgusu içerisinde, merkezinde yer alan taşlık etrafında kümelenmektedir.
Bina, parsel bazında üretilmiş bitişik düzendeki yapıların oluşturduğu çeper blokların arasında yer almaktadır. Eski iş hanı gibi tek seferde plânlanması ve inşa edilmesi öngörülen bir operasyon olmasına karşılık; günümüzün değişen kentsel ve mekânsal dinamikleri, yapının kitlesel biçimlenişini etkilemektedir. Çevresindeki görece küçük parsellerin oluşturduğu düzenden bağımsız ve yekpare bir kompozisyon yerine; bina, parsel düzeninin oluşturduğu kentsel biçime eklemlenebilme endişesi taşımaktadır. Bu doğrultuda; sade ve yalın mekân kurulumuna sahip birimlerin bir araya gelmesi ile oluşan İş ve Yaşam Merkezi, çevre yapılanma ile bütünleşecek bir dilde basit mimari kitleler ve birleşimlerden oluşmaktadır.
Bu kaygılar, yapının mekân organizasyonundan detay imalâtına kadar çeşitli üretim evrelerine yansımakta ve işveren idarenin sahip olduğu mütevazı yapım bütçesi etkisinde şekillenmektedir. İlk yapım maliyetinin iş hanındaki ticari birimlerin satılması ile karşılanması niyeti ve ilçenin merkezden uzak konumu dolayısıyla gelişmiş yapısal üretim teknolojilerinin noksanlığı, basit inşa teknikleri ile hızlı bir biçimde üretilebilir ve düşük maliyete sahip bir yapı hedefi ortaya koymaktadır.
Belediyeye ait bir alan üzerinde konumlanan binanın, tekil bir parselde yer almasına karşılık barındırdığı çeşitli kullanımlar doğrultusunda birimler/parçalar hâlinde plânlanması, projenin kentsel bağlamdaki yerinin de ayrıntılı bir biçimde irdelenmesini gerektirmektedir. Merzifon İş ve Yaşam Merkezi, kamu arazisi üzerinde ve devlet eliyle inşa edilmiş, fakat mülkiyetin inşa sürecinde özel kişi ve kurumlara geçtiği bir mekânsal örgütlenmedir. Bu doğrultuda, bina ile ilişkili kamusal ve yarı-kamusal açık mekânlar, her ne kadar halâ belediyeye ait olsa da; yapı, belediyenin kamusal mekândaki suretinden öte ait olduğu bağlamın bir parçası olmayı hedeflemektedir. Bu yaklaşım, yarışma sürecinin başından itibaren projede kendini göstermekte ve mekân ile bağlam arasındaki etkileşim kaygısının, mekânsal örüntü kurgusunun üretiminden yapı kabuğunun şekillenmesine kadar farklı ölçek ve evrelerde tasarımı etkileyebileceğine dikkat çekmektedir.
Kentin kültürel ve ticari geçmişi, bölgedeki mekân yazımı ile kullanım alışkanlıklarına da yansımaktadır. Han, bedesten, kervansaray gibi etkin “hücre birim-dolaşım ağı” organizasyonuna sahip yapıların çevresinde gelişen mekânsal davranış biçimlerinin incelenmesi, tasarıma birçok veri sağlamaktadır. Bu bağlamda, birim ile yapı bütünü arasındaki geçişlerin kurulumunda; avlu, arkad ve kolonad kurgularının önemi anlaşılmaktadır. Kentin açık mekânlar dizisine pasajlar ve arkadlarla bağlanan taşlık, bölgedeki davranışsal alışkanlıkların sürekliliğini desteklemekte; kullanıcılara hem içeride, hem de dışarıda olmanın avantajlarını sunarak mekânsal dizilimi zenginleştirmektedir.
Yapı kabuğunun şekillenmesinde ise, bölgedeki geleneksel üretim kodlarına da hâkim olan taş mimarisi etkili olmaktadır. Ait olduğu yer ve bağlam ile ilişki kurmada malzemenin, anlamsal açıdan önem taşıdığı düşünülmektedir. Yapının parçalı ve masif kitlelerden oluşan kompozisyonu; taş ve sıva yüzeyleri ile yalın bir mimari üretim ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, cephede kullanılan Merzifon Beji doğal taş, yerel malzeme kullanımı dolayısıyla yapım ekonomisinin sürdürülebilirliğini de desteklemektedir. Yüzeylerdeki boşluklar, malzemenin tabiatı ve tektonik etkisi ile örtüşecek biçimde kurgulanmaktadır. Zemin katlar ise, kent mekânı ile olan etkileşimin en yüksek düzeyde kurulabilmesi amacıyla görece daha geçirgen ve boşlukludur. Aktif görsel iletişim ihtiyacına sahip ticari birimlerin zemindeki organizasyonu, yapının çevresindeki yaya hareketlerini ve açık mekân-kapalı mekân geçişlerini zenginleştirerek canlı bir kentsel yaşantı örgütlemektedir.
Yapının tasarımında birimlerin esnek plânlama anlayışına uygun bir şekilde organize edilmesi, üretimi hızlandırmış ve kullanım değişikliklerini mümkün kılmıştır. Ticari birimlerin satılmasıyla çeşitlenen kullanıcı gruplarının talepleri, inşa süreci içerisinde birimlerde birleştirme, ayırma ve eklentilerin yapılmasına yol açmıştır. Artan aktör sayısı etkisinde şantiyenin ve sürecin yönetimi; işveren idare, yüklenici firma ve hak sahipleri arasındaki dengeyi sağlamak üzerine kurulmuştur.
Merzifon İş ve Yaşam Merkezi, üretim mantığı ve yer ile kurduğu ilişki üzerinden ait olduğu bağlama eklemlenebilmeyi hedeflemektedir. Kullanım itibariyle çevresindeki binalarla benzerlik taşıyan bu yapı, ortaya koyduğu mekânsal çeşitlemeler ile kentin morfolojik anlayışıyla örtüşmeye çalışmaktadır. Bu doğrultuda mimarideki sadelik; binanın kent, yer ve bağlam ile olan ilişkisini tariflemede önem kazanmaktadır.
“… ilişkiler veya bağlam anlamı tarifler. Belirli nesneler, değişen anlamlara karşılık gelebilir. Bu nedenle, temel mimari biçimler farklı amaçlar için yeniden kurgulanabilmektedir.” Aldo Rossi (1976: 75)
--
Kaynaklar
Pallasmaa, J. (1986). The Geometry of Feeling: A look at the phenomenology of architecture, Skala: Nordic Journal of Architecture and Art, Sayı:4, s.22-25.
Rossi, A. (1976). An Analogical Architecture, Architecture and Urbanism, Sayı: 56, s.74-76.