Antakya Palladium AVM
Ergün Mimarlık, ARKIV Seçkileri 2013'te yer alan Palladium AVM projesini anlatıyor:Antakya Alışveriş Merkezinin tasarımında öncelikli hedef yapıyı kentsel bütünlük içerisinde ele almak, yeri ile ilişkisini morfolojik, coğrafi ve sosyal açıdan en iyi şekilde kurmak olmuştur. Proje alanın, Antakya Kenti için çok önemli iki şeye, kentin tarihine ve Asi Nehri'ne değen bir konumda olma durumu, projenin yeriyle olan ilişkisinin belirlenmesinde ön plana gelmiştir.
Binanın Yeri ile ilişkisi
Morfolojik açıdan:
Tarihi bir dokuda çağdaş mimari anlayışlar, bugün Avrupa'nın çeşitli şehirlerinde çok farklı biçimlerde ele alınmaktadır. Bu noktada Ergün Mimarlık olarak Antakya Alışveriş Merkezi Projesi ile ilgili bizim duruşumuz, proje alanının geçmişini ve bugününü iyi analiz edip, Tarihi bir kentte, çöküntü alanı haline gelmekte olan bölgenin dönüşümüne çağdaş bir bina ile katkı sağlamaktan yana olmuştur.
Bölgenin mevcut durumu, komşu parsellerdeki binalar, fiziksel olarak oldukça yıpranmış hatta kısmen terkedilmiş haldedir . Ancak gene de Antakya gibi dünya tarihi için önemli bir kentte yapı yapıyor olmak binanın biçimlenmesinde etkisini her an hissettiren bir olgu olmuştur. Kentin batı ve doğu taraflarını morfolojik olarak karşılaştırdığımızda aradaki fark çok belirgindir. Batı kısımda modern şehircilik anlayışlarının getirdiği gridal bir planlama hakimken, doğu kısımda ise çarpıklıkların, çıkmaz sokakların kendine yer bulduğu, Orta Çağ kentlerinde daha sık gördüğümüz organik bir doku mevcuttur. Eski şehrin spontane gelişen sokakları ile yapı adalarının formunun serbesttir. İşte Antakya AVM projesinin planlanmasındaki en önemli dayanak noktası kentin doğusundaki bu organik dokudur. .Bu nedenle yeni yapıda baskın geometrik formlardan kaçınılmış, yapının mevcut adalar içindeki uyumu sağlanmıştır. Yapı adasının formu ile binanın formu birbirini tamamlar ve uyar şekilde planlanmıştır.
Binanın plan değerlerinin yanı sıra kütlesel kompozisyonu da kentsel ölçekte ele alınmıştır. Kütle, fonksiyonu elverdiğince parçalı bir şekilde kurgulanmış ve üçüncü katta geri çekilerek çevresindeki binalarla arasındaki ölçek farklılığı minimize edilmiştir. Bina toplam boyutuna oranla, daha küçük yapılar gurubuna dönüştürülmüştür. Gerek girişlerin şeffaflığı ile gerekse de sağırlıkların arasında ki şeffaf yüzeylerle , dolu–boş oranları dengelenmeye çalışılmıştır. Nehre bakan girişler arasındaki bölüm, gerek cephe kaplaması, gerek teras kullanımı ile diğer bölümlerden ayrılmıştır. Binanın 2. katı geri çekilmiş ,önlerine teraslar konarak bina yükseklikte de kademelendirilmiştir. Bu teraslar cafe ve restaurantların kullanımına bırakılmış, üzerleri saçak mimarisi ile Asi nehrine yönlendirilmiştir. Bina kütlesinde tek düze bir kot yerine özellikle yürüyen insan kotunda algılanan parçalanmış, yer yer saçaklarla, yer yer çatılarla hareketlendirilmiş bir yapı düzeni getirilmiştir.
Coğrafi Açıdan:
Antakya'da inşa edilmesi planlanan AVM, içinde bulunduğu tarihi doku ile birlikteliğinin yanı sıra bölgenin iklim koşulları altında yapının sürdürülebilirliği göz önüne alınarak tasarlanmıştır. Antakya' da, yılın büyük çoğunluğunda sıcak hava etkisini hissettirmektedir. Isıtmadan çok soğutma ihtiyacının olduğu böyle bir iklimde yer alacak doğal havalandırma önemli bir tasarım ilkesi halini almaktadır. Bu doğrultuda, binada konumlanmış avlular, bir yandan binanın doğal yolla havalanmasını sağlarken, bir yandan da bina kullanıcısı için, güneşten korunmuş, serin açık mekanlar sunarlar. Ayrıca avlulara ek olarak, binada alışveriş sokakları boyunca, ışıklık içerisinde çözümlenmiş özel detay ile istenildiğinde yapının sirkülasyon aksının tümünde doğal havalandırmasını dolayısıyla da enerji tasarrufunu mümkün kılınmıştır. Binanın bu tenefüs etmeye elverişli, gözenekli yapısı, Asi Nehri'ne bakan açık teraslarla kuvvetlendirilmiş, açık kullanım alanları maksimize edilmiştir. Bu noktada Antakyalılar'ın kentleriyle bütünleştirdiği Asi Nehri ile doğal hava koşullarında ilişki kurması hedeflenmiştir. Gerek ışıklık tasarımında gerekse cephelerde sağırlık oranı, güneşin bölgedeki ısısal ve görsel konfor açısından rahatsız edici etkisini ortadan kaldırmak üzere belirlenmiş, mekanları soğutmak için harcanacak aşırı enerjinin önüne geçilmiştir. Bina cephesinde ağırlıklı olarak doğal ve yerel bir malzeme olan halep taşı tercih edilerek, hem çevredeki tarihi kimlikle ilişki kurulmuş hem de yerel malzemenin sürülebilirlik açısından kazanımlarından faydalanılmıştır. Halep taşı doğal olması bakımından çevreyle barışık, yerel olması bakımından da kolay elde edilebilir ve zahmetsiz taşınabilir bir malzemedir.
Sosyal Açıdan:
Arsa'nın bir geçmiş kullanımı incelendiğinde endustri tesisi olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu kullanım, kentin çeperlere doğru büyümesiyle yalnızca görsel, işitsel ya da diğer konfor koşulları açısından değil, tamamiyle kamuya kapalı bir tesis olması açısından da bu gün geçerliliğini kaybetmiştir. Artık şehir merkezinde kalan, İmar Planı kapsamında Ticari Alan olarak tanımlanan bölgenin, doğru bir kentsel dönüşüm stratejisiyle, kamunun kullanımına açılması mümkündür. Antakya Alışveriş Merkezi mimari projesinde de hedeflenen oluşturulan avlu ve açık teraslarla, serbest dolaşılan ortak alanların mümkün olduğunca arttırılması ve kamusal mekan kullanımının teşvik edilmesidir. Günümüzde Alışveriş merkezleri tüketimle özdeşleştirilse de mimarinin, sosyalleşmeye imkan veren kamusal alanlar oluşturarak bunu kırmaya yetkin olduğu görüşündeyiz.