Finalist (Melike Altınışık Architects, Nurbin Paker, Hüseyin Kahvecioğlu), Kuwait Foundation for the Advancement of Science (KFAS) Yarışması
Melike Altınışık Architects, Nurbin Paker ve Hüseyin Kahvecioğlu, Kuveyt’te yapılması planlanan Kuwait Foundation of Advancement of Science binası ve yakın çevresinin tasarımı için açılan iki aşamalı uluslararası mimari proje yarışmasında finale kaldı.Ekip, ilk başvurusu Nisan 2018’de yapılan yarışmanın, ilk etabına katılan yaklaşık 160 katılımcı arasından seçilen ve ikinci etaba kalan 43 proje arasından finale kalan, ilk 10 ekipte yer alarak ödül aldı.
KFAS Merkez Yönetim Binası ve Kongre Merkezi Mimari ve Kentsel Tasarım Açıklama Raporu
Kuveyt içinde modernleşme ve bilimsel gelişim çabalarını desteklemeyi amaçlayan KFAS (Kuwait Foundation of Advanced of Science) Kuveyt Bilimi Geliştirme Vakfı, toplumda bilim, teknoloji ve yeniliğin ilerletilmesinde ve geliştirilmesinde etkin rol oynayan bir kurum olarak ön plana çıkmakta. Tasarımın da, kurumun bu yenilikçi bilimsel araştırmaların geliştirilmesindeki önemli rolünü ve misyonunu sembolize etmesi hedeflendi.
Bu anlamda bilim ve teknolojinin evrenselliğini göz önünde bulundurarak, öncü bir kurum için bulunduğu coğrafyanın fiziksel ve kültürel verilerini yenilikçi bilimsel buluşlarla yorumlayarak gelişmiş mimari tasarım çözümlerine öncelik vermek, tasarım kararlarında özel bir anlam kazandı. Yarışmaya konu olan yapıların (KFAS-Yeni Merkez Yönetim Binası ve Kongre Merkezi) tasarımında, tasarım teknolojisinden üretime, yapısal tasarımdan malzemeye kadar teknoloji ve yeniliğin kullanılması yanında, bilim ve teknolojinin evrenselliğinin, mekânın coğrafyası, tarihi ve kültürünü içerecek bir çerçevede yorumlanmasına çalışıldı.
Güneşin, denizin ve yeşilin belirleyici olduğu çevrede sert geometriler ve dik açılı biçimler yerine, akışkan ve doğal bir biçim dili tercih edildi. Bu tercih, anlamsal bir yorumun ötesine taşınarak, aynı zamanda işlevsel gerekliliklerle iç ve dış mekân konforu ile ilişkilendirildi. Bu çerçevede, “blob” formdaki eğrisel biçim dili, yapı fiziğinin gereklerine uyabilecek bir esneklik yanında; kentsel yönelim ve dış mekanlarla kurulacak yapısal ilişkiyi, doğal olarak biçimlendirilebilme olanağı sağlamak üzere kullanıldı. Renk, doku ve bina kabuğundaki perforasyon, ışıkla, denizle, suyla anlamsal bağlar kurarken; aynı zamanda güneşin hareketinin bina yüzeyleri ile kuracağı ilişkiye göre gelişerek, iç mekânda güneşin olumsuz etkilerinden korunan, gün ışığından yararlanan bir ortam oluşturacak şekilde, güneş kontrolü, doğal aydınlatma ve mikro iklimsel etkiler sağlamak için etkili araçlar olarak ele alındı. Bina kütlelerindeki akışkan eğrisel hareketler ayrıca, dış mekanı içe alma, yaya ve taşıt hareketini karşılama, ara mekanlar oluşturma, gölgeli ara mekanlar yaratma gibi kurgularla da ilişkilendirildi.
Kentsel Tasarım
Tasarlanması istenen Yönetim Binası, Kongre Merkezi ve yakın çevresi için hazırlanacak ‘master plan’ kararlarında, kentsel ölçekle ilişki konusundaki temel karar; Salima sahil bandının genel master plan alanı içerisinde yüksek nitelikli bir şehir parkına dönüştürülmesiydi. Böylece master plan alanı içinde, “green-scientific spine” olarak adlandırılan bir omurganın, yoğun gölgeler yaratan yeşil dokusuyla, bilimsel ve teknolojik referanslar taşıyan kentsel peyzajıyla, yalnızca proje alanına değil, tüm kente hizmet edecek bir kamusal alan oluşturacağı düşünüldü. Daha önce de belirtildiği gibi, dış mekânın en önemli unsuru, kıyı alanı boyunca devam eden kent parkıdır. Bu yeşil sistem, tematik bir bilim parkı olup, rotanın orta noktasında Genel Merkeze entegre olarak, yat limanına bağlanmakta ve Kongre Merkezi ile bitmekte. ‘Scientific Spine’ (Bilimsel Omurga) adı verilen bu rota, açık uçlu kullanım sağlayan, bilimsel ve yenilikçi arayüzler ve kurulumlar için bir alan yaratan mekânsal düzenlemeler de içerir. Peyzaj tasarımının bir parçası olan yapısal elemanlar, genel mimariye uygun olarak akışkan ve doğal bir form diline sahiptir.
KFAS (Yeni) Merkez Yönetim Binası
Kentsel yapılaşma alanı ile kıyı düzenleme alanı ve deniz arasındaki geçişin son yapısı olması, binanın biçimleniş ve konumlanışını etkilemiştir. Bina, kıyı bandının sürekliliği için gereken genişliğin sağlanması amacıyla arsanın batı yarısında konumlanmıştır. Komşu parselde yer alan konut bloğunu dikkate alarak, komşu binaya kuzey-güney yönlerinde belli bir görüş açısı verebilecek şekilde mesafelenir. Biçimlenişi, kuzeyden gelip güneye devam eden, dış mekânın dönüşünü akıcı hale getirir. Üzerinde yer aldığı yeşil omurga ile bütünleşip peyzajı içine alarak iç mekân-dış mekân ayrımını muğlaklaştırır. Kamusal mekân kullanıcısı, binanın derinliğini algılar. Bina kullanıcısı ise, iç ve dış mekânı bütüncül ve eş zamanlı olarak hisseder. Bu etkileşim, bina kullanıcısı için ilham verici bir çalışma ve yaşama ortamı sunar. Kent kullanıcısı için de kurumsal bir misyon olan bilimsel, teknolojik ve yenilikçi gelişimle doğrudan bir karşılaşma ortamı oluşturur.
Kongre Merkezi
Kongre Merkezi, kıyı bandının sonlandığı noktada, “green/scientific spine” üzerindeki hareketi karşılayan bir “landmark” niteliğindedir. Binaya yaklaşırken, zemin bir rampaya dönüşür ve kamusal alanı iç mekânlara bağlar. Bu morfolojik değişim, aynı zamanda yaya-taşıt erişimini organize etmek, işlev alanlarının zeminle ilişkisini zenginleştirmek gibi roller üstlenir. Göz seviyesindeki açıklıklar, her iki yapıda da iç ve dış alanlar arasındaki sınırı belirler ve kamusal alan kullanıcısının binaların derinliğini hissetmesine olanak sağlar. Binaların kullanıcısı dış mekânı iç mekânla aynı anda algılar. Bu etkileşim, ilham veren bir çalışma ortamının korunmasına da katkıda bulunur.
Binaların zemin katlarındaki fonksiyonlar, kamuya açık alanlarla iç mekân alanları arasında devamlılık ve etkileşimi sağlar. Gündüz ve gece kullanılabilirliği olan restoranlar, çok amaçlı etkinlik alanları olarak ana giriş salonları ve atriumlar ve sergi salonları bu mekânlara örnek teşkil etmektedir.
Bina Kabuğu ve Cephe Sistemi
Her iki yapının da dış çeperleri iki kademeli olarak öngörülmüştür. İçte yer alan birinci yüzey şeffaf bir cephe sistemidir. Dışta yer alan GRC malzemeli ikinci çeper ise, binanın güneş kontrolü, gün ışığından yararlanma, rüzgâr ve hava hareketi ile ilişki gibi yapı fiziği gereklerini karşılayan, cephe performansını yükselten ve aynı zamanda binaların görsel ve imgesel niteliğini oluşturan yüzeylerdir.
Sürdürülebilirlik
Merkez Yönetim Binası ve Kongre Merkezi binalarının tasarımını etkileyen sürdürülebilirlik konsepti şu başlıklar altında değerlendirilebilir:
Binaların konumu ve yönlenmesi; yönlere, güneşle kurulan ilişkiye ve rüzgâr yönüne göre belirlendi. Çevresel peyzaj uygulamalarında güneş ışığını yansıtacak geniş sert zeminlerden olabildiğince kaçınıldı. Özellikle Merkez Yönetim binası çevresindeki yoğun yeşil ile bina ve dış mekân için gölgelikli alanlar yaratıldı. Bu tedbirlerle, gün ışığından yararlanma, güneş kontrolü ve doğal havalandırma olanakları için bina konum ve biçiminin sağlayacağı avantajlardan üst düzeyde yararlanma olanağı doğdu.
Enerjinin etkin kullanımı ve “sıfır enerji” sarfiyatı (zero energy building) için, binaların genel formlarının sağlayacağı avantajlar yanında, bina kabuğunun tasarımı da enerji sarfiyatını minimize etmeye destek olacak şekilde ele alındı. Çift çeperli dış kabuk, iklimsel koşullarla ilişkiyi düzenlemek amacıyla enerji sarfiyatının düşürülmesinde önemli rol üstlenir. Dış kabuk, bütüncül bir güneş kontrol sistemi olarak çalışır. Böylece güneşin istenmeyen etkileri kontrol altına alınır. Kabuğun yüzey perforasyonu ise gün ışığından istendiği şekilde yararlanılmasını sağlar. Kabuğun geçirgenliği, rüzgâr ve güneş hareketine bağlı olarak yönlere göre değişkenlik gösterir. Sonuçta çift çeperli sistem, güneş kontrolü, doğal havalandırma, gün ışığından yararlanma konularında sağladığı büyük avantajlarla, iklimlendirme, havalandırma, aydınlatma maliyetlerinin önemli ölçüde düşmesine katkı sağlar.
Su tüketimi açısından bina tesisat sistemleri ve bu sistemlerde kullanılan donanımlarla kullanma suyu sarfiyatını düşürecek teknolojilerin kullanımı; atık suların geri kazanımı (gri su) ve uygun alanlarda tekrar kullanımının sağlanması önem kazandı. Çevresel düzenlemelerde kullanılan bitkisel peyzaj elemanları, iklimsel koşullara uyumlu, sulama gerektirmeyen seçeneklere göre belirlendi.
Tasarlanan binalarda kullanılan yapı malzemelerinin “tam yaşam döngüsü” (entire life cycle) oluşturabilecek anlamında çevre dostu olması hedeflendi. Bu, hem kullanımları boyunca, hem de kullanım ömürleri tamamlandığında çevreye olumsuz etkisi bulunan petro-kimya esaslı plastik, pvc vb. malzemelerin kullanımı minimize etmek yönünde ele alındı. Bina cephe sistemlerinde ve iç mekân kaplamalarında, doğal malzemeler veya doğal malzemelerin türevlerinin kullanılması yönünde tercih kullanıldı. Dış kabukta –bütüncül olarak cephe ve çatı örtüsü olarak- kullanılan panellerin GRC malzemesi ve güneş panelleri, yüzeylerin ısıyı yansıtma, depolama, iletme gibi özellikleri açısından üst düzeyde avantajlı bir seçimdir. İç mekân döşeme kaplamalarında kullanılan doğal taşlar, kullanım ve bakım açısından sürdürülebilirlik konusunda yüksek performansa sahiptir.
Yukarıda da belirtildiği gibi, yapıların kütlesel biçimlenişi ve dış kabuğunun özellikleri, iç mekân konforunun yükselmesine imkân sağlamaktadır. Bu kapsamda alınan tasarım kararlarıyla, günışığının yapı içine alınması maksimize edilmekte, doğal iklimlendirme ve nem kontrolünün sağlanmasıyla sağlıklı bir çalışma ve yaşama ortamı yaratacaktır.
İşletme ve bakım maliyetleri açısından da seçilen sistem ve malzemeler avantaj sağlamaktadır. Doğal taş, GRC, cam ve metal gibi uzun ömürlü, masif ve doğal veya doğal türevi malzemelerin temizlik, bakım ve yenileme giderleri olabildiğince düşük olacaktır. Binalarda yer alacak gelişmiş otomasyon sistemleri, daha az personel gideri, enerji sarfiyatının düşürülmesi, güvenlik ve korunma gibi konularda bina işletimini destekleyecektir.